16 Temmuz 2014 Çarşamba

İlk Mektup




Bu mektubu okuyan sevgili “insan”,
Tanımadığım halde sana mektup yazmamın birkaç nedeni var. İlk ve en önemli nedeni, halisane niyetlerle, anlaşılmak ve anlamak… 
Bilmiyorum en son ne zaman mektup almıştın, ben hiç almadım. Bu yüzden de kendi çapımda bir deney yapmaya karar verdim.  Bu mektubu sadece sana değil ülkenin farklı illerinde, bulunmadığım yerlere, adresleri internet haritalarından rastgele elde etmek suretiyle başka insanlara da gönderdim. Senin iyi bir insan olduğuna inanmak istediğimden çeşitli iletişim bilgilerimi zarfın iç yüzüne yazdım ve bunları benimle iletişime geçmek dışında amaçlarla kullanıp paylaşmayacağına inancım var. Ayrıca bir deney olarak başlattığım bu hareket gözlemlenebilsin diye bir internet sayfasında da sonuçları raporlar ve düzyazılar halinde paylaşıyor olacağım. Tabii ki eğer sen de merak edersen bir parçası olabileceğin bu deneyi adresini yazdığım web sitesinde takip edebilirsin. Mektubumu okuduktan sonra benimle iletişime geçmek için sende bana bir mektup yazar ve “paylaşmanı istemiyorum” demez isen cevap mektubunu da bu sayfaya koyacağım. Bu fikrimden bahsettiğim ve bu mektubun ilk halini okuttuğum insanların çoğunluğunun “yazın çok kötü” demesi ve çoğaltmada ki kolaylık sebebiyle istediğim halde tamamen el ile yazmıyorum ama sana ikinci bir mektup yazmam gerekirse yani iletişimimiz bu şekilde devam ederse kötü yazımla sen de tanışabilirsin.
Benim adım Celal Aşkaroğulları. 23 yaşında bir üniversite öğrencisiyim. Zengin değilim, fakir de.  Memur bir babanın ve memur emeklisi bir annenin çocuğuyum. Herhangi bir partiyle bir bağım yok ama elbette bir dünya görüşüm, “insanca” bir dünya hayalim var. Bu yüzdende endişelerim, derin kaygılarım var.
Beni harekete geçirende bu derin kaygılar oldu. Biliyorsun yakın zamanda geleceğimizi şekillendirecek bir seçim var. Sakın yanlış anlama; partizanlık, fanatiklik, tarafgirlik için yazmıyorum bu satırları. Ben sadece senin tarafından anlaşılmak istiyorum. Doğrusu bu sınırlı satırlarla bu nasıl olacak bilemiyorum.
Hepimiz refah içinde, sağlıklı ve huzurlu yaşamak isteyen insanlarız. Her insan gibi de sevgiyi, şen olmayı, adaleti, üretmeyi, tüketmeyi ve mutlu olmayı hak ediyoruz. Bu dünyanın ziyaretçileri olarak ailelerimize, sevdiklerimize, çeşitli nesnelere sahibiz ve hepimiz insan olarak ayrıma uğramaksızın insanca yaşamayı hak ediyoruz.
Birer birey olarak bize bu konforu sağlaması için soyut bir kavrama, “devlet”e güç kaynağı oluyoruz. Kaynak olduğumuz bu pek çok şeye muktedir güç adalet dağıtmaktan, bize ait olan bir şeyin bizde kalmasından, sağlıklı olmamızdan, haklarımızın korunmasından, temel ihtiyaçlarımızı karşılamaktan; insanca üretmemize ve insanca tüketmemize, refah ve mutluluk içinde doğup, sağlıklı bir ömür geçirip, bu ömürde potansiyellerimize ulaşmamıza ve huzur içinde ölmemize ortam hazırlamaktan da sorumlu. Çünkü “devlet” dediğimiz güç, kendine güç veren insanlar için var bence. Benim bu mektubu sana yollamam gibi sahip olduğumuz cumhuriyette yüzyılların gözünde bir deneydir belki. Bu deney, bu devlet; mükemmel olmayabilir ama yaşayan vatandaşları olarak, hele bu zamanda, onu mükemmelleştirmemiz mümkün. Biliyorsun yakında bir seçim yapacağız. Bu seçimle vatandaşları üzerinde engin kudrete sahip olan bu gücü kimin denetleyeceğine, güvence altına alacağına ve/veya kontrol edeceğine karar vereceğiz. Bu kararımız yaşadığımız ortamı, çevreyi tabii olduğumuz kuralları ve kanunları, üstünde konuşacağımız kavramları, belki de sahip olduğumuz hakları etkileyecek.


Kimseye “Bunu seçme, şunu seç” deme hakkım yok. Sadece seçim yaparken, değerlendirme yaparken bazı soruları kendine sormanı istiyorum. Ben kendime şunları soruyorum:
İnsan, insanlık nedir?
Özgürlük, adalet, eşitlik her insanın hakkı mıdır?
Başının üzerinde bir dam, ayağının tabanında bir katman, ocağında bir aş herkesin hakkı mıdır?
Bilmediğimi bilmek, tanımadığımla tanışmak mı yoksa bana söyleneni sevmek, bana söylenenden nefret etmek mi doğrudur?
“Biz iyi insanlarız” diyebilmek mi yoksa “Ben iyiyim, o kötü, o ondan daha kötü” demek mi hoştur?
Dönüp dolaşıp bir payı bir şekilde bana aktarılacak kaynakları yönetenler bana mı hizmet ediyor kendilerine mi?
Bana imkan sağlayanlar bunu işi olduğu için mi yapıyor, lütuf mu ediyor?
Bir ülkenin tüm vatandaşlarını kastetmek için “kamu” kelimesi kullanılır. Kamu malları ve çıkarları kimseye ait olmadığı gibi her vatandaşa aittir. Beni yönetecek kişi kamu mallarını ve çıkarlarını kutsal görüp korur mu? Yoksa seçilmek ona kamu mallarını kendine ait hissettirir mi?
Seçtiğim insan ne kadar sık “onlar” ve “biz” diyor? Onlar kim? Biz kimiz?
Ben birisine denetlenmeyecek güç mü vermek istiyorum yoksa güçleri düzenleyip ve denetlerken beni koruma yetkisi mi?
Güç sahibi kılacağım kişi kamuya mı sadık olacak yoksa kendine ve “biz” dediklerine mi? “Onlar” dediklerine ne olacak? İnsanca yaşayabilecekler mi? “Biz” kapsamına girenler huzur içinde olacaklar mı? “Biz” içindeki insanlar eşitlik mi yaşayacak yoksa ayrıcalık mı?
Bana verilen haklar korunup gözetilecek mi, genişletilecek mi yoksa yok sayılıp hiç edilip elimden alınacak mı?
Sınırlarımızın dışında barışa ve insanca bir düzene mi katkımız olacak, yoksa bunu yapma vaadiyle ikna edilip, kaos ve karmaşa yayıp, ölüp öldürecek miyim?
….
gibi pek çok sorum var. Senin kendine neleri sorduğunu da okumak isterim doğrusu.
Bana buraya kadar katlandığın için çok teşekkür ederim. Rastgele seçtiğim bu adreste sen vardın ve sana düşüncelerimi anlatma fırsatı elime geçtiği için çok mutluyum. Anlaşılmak kadar anlamakta istiyorum. Bu yüzden göndereceğin bir cevap, öylesine yazacağın bir şey beni çok mutlu edecek. Bu mektubun deney tarafını sende benim kadar merak edersin diye internet sayfasını mümkün olduğunca güncel tutmaya çalışacağım.
                Umarım insanca hayallerin, hayallerinin gerçekleşeceğine inancın, yaşamaya umudun vardır.
                Kendine iyi bak
                                                                                                                                                                                                                                                                                           Celal Aşkaroğulları 




 



17 Temmuz 2014 04.35