16 Temmuz 2014 Çarşamba

"ANLAŞILMEK -Anlıyorum Anlaşılıyorum Mektuplaşıyorum" Hakkında


   ANLAŞILMEK  başlıklı bu site, düşünce kırıntılarının fikre, fikirlerin tasarıya, tasarının uygulumaya ve uygulamanın sonuçlarına, kurguyu ve gelişmeleri yakın çevremle paylaştığımda aldığım tepkilere dair bir hikaye, ufak çaplı bir sosyal deneyin ve bu deneyin sonuçlarının raporu niteliğindedir.

   Yapacağım şey şu; Google Earth’den seçtiğim ülkenin değişik illerindeki adreslere, bu adresteki tanımadığım insanlara adımı, adresimi, iletişim bilgilerimi vererek mektuplar yazacağım. Mektuplarda ülkemizin geleceği hakkında derin kaygılarım olduğunu, somut ve soyut kavramlara yüklediğim anlamlarla tanımladığım gelecek hayalini, önümüzdeki seçimin hepimizin geri kalan hayatını etkileyeceğini, mümkün olduğunca tarafgirlikten ve partizanlıktan uzak bir şekilde kendi seçimimi yaparken  kendime hangi temel soruları sorduğumu ve etik olması açısından da verdiğim diğer iletişim yolları değil de mektup yollu geri dönüş alırsam içeriğine bakmaksızın buradan da paylaşacağımı yazacağım.

    İlk aşamada birden fazla adrese aynı taslaktan çoğaltılmış bu mektupları atacağım. Deneyin yoruma daha az açık olan sonucu şu olacak; İnsanların mektup almayı ve yazmayı özleyip özlemedikleri görülebilecek.  Hiç cevap mektubu almazsam da bu deney başarısız bir deneme olarak bu sitede kalacak.  Değişik insanlarla mektuplaşmaya başlarsam onlar müsaade etmediklerini belirtmediği ve ben kendi özelimi korumak istemediğim müddetçe yaptığım bu yazışmaları olduğu gibi buradan paylaşacağım. Bu noktadan sonra okumak, anlamak, anlaşılmaya çalışmak, paylaşmak siz sevgili insanlara düşecek J 

   Aranızdan benim gibi hem PTT iş yapsın, para kazansın hem de tanımadığı insanlar tarafından anlaşılmak ve onları anlamak isteyenler çıkarsa onlardan birkaç ricam olacak. Lütfen iletişime geçtiğiniz bireyin insan olduğunu, bilinç taşıdığını unutmayın. Saygısızlık, sınıflandırma, ırkçılık, hakaret vs. içeren mektuplar yazmayın. Bunlar hayatımızda, politikacılarımızda,gündemlerimizde ve internette gırla var. Mektup yazmış olsanız dahi bir değişiklik yaratmış olmazsınız. . Amacınız minimum değerler demek olan asgari müştereklerde buluşmak olsun. Bu imkansız olursa da bahsettiğiniz değerleri mitlere, geleneklere, dinlere dayandırmaksızın bir problem gibi düşünün, sorun tespit edin ve cevap-çözüm aradığınız bir konuşma konusu yapın.  Kucaklayıcı ve kabullenici olun. Nefret etmeye değil sevmeye, düşüncelerinizi dayatmaya değil temellendirmeye, hisleriniz anlaşılsın istediğiniz kadar karşı tarafı anlamaya çalışın



   Hiç tanımadığım, adını Google’dan öğrendiğim ama şu lafına katıldığım Sri Chinmoy Ghose’nin dediği gibi “Sevginin gücü güce olan sevgiyi yendiğinde dünya barışı tanıyacaktır.” 






Not: Gönderi sıralamasını en eskiden en yeniye yapamadığım için en yeni gönderinin zamanınını en eski olarak ayarlıyorum. Bu yüzden gönderiyi paylaştığım gerçek zamanı içeriğe kaydediyorum.

17 Temmuz 2014 04.20

Neden Mektup?

   Merhaba,

    Teknolojinin geliştiği gerçeği hepimize “Eskiden..” diye başlayan bir cümleyle sunulmuştur. Ben de mektupla haberleşme hissini, “Hazırladığım içerik ulaştı mı?” , ”Ne cevap gelecek acaba?” sorularının zamana yayılınca hissettirdiklerini merak eder dururdum.
 
   Bunun yanında gündemimizi birkaç aylığına meşgul edecek fakat sonuçlarının pek çoğumuzun ömrünün kalanına etkileri olacak bir seçime gidiyoruz. Hem de birbirimizi etiketler üzerinden değerlendirdiğimiz bir ortamda.
 
   “İletişim gelişsin diye yapılan her icat iletişimi geriye götürmüştür” cümlesini duyduğum kişinin adını hatırlasam mutlaka yazardım. Gerçekten de iletişimin geriye gittiğine inanan birisi olarak yaptığım bu sosyal deneyle eski usullerle iletişimin güçlenip güçlenmediğini kendim deneyimlemiş olmak istiyorum. Rehberinizdeki tüm insanlarla aynı anda ve bir meydanda olduğunuzu düşünün, ve onlarla konuşmadığınız her an onların saydamlaştığını hayal edin. Şimdi çevrenizde ne kadar insan kaldığını, oysa o meydanın ne kadar büyük olduğunu düşünün. Herkes ulaşılabilir fakat benim gibi pek çok insan bu imkanlarını kullanmadığı için ulaşılabilir olan bizler birbirimize karşı “yok hükmündeyiz”. Dijital kayıtların zamanla aradığınız şeyi bulamadığınız bir yığına dönüşmesi de cabası.
 
   Hiç sanal ortamda tartışma gruplarına girdiniz mi? Ya da haber bağlantılarına ve haberlere gelen yorumları okudunuz mu bilmiyorum fakat insanlarımız bilgilerini ve fikirlerini yarıştırmaktan çok düşüncelerini dayatmayı ve tanımadığı insanlara küfür etmeyi tercih ediyorlar. Hatta bir arkadaşımın bir paylaşımında dediği gibi geldiğimiz noktada “Gerçeklere inanmak artık bir tercih meselesi oldu bu devirde.”
Mektup yazmam ise deney konusu oluşundan, nostaljik ve duygusal oluşundan, insana dokunmanın bir yolu oluşundan ve bir o kadarda konuşarak derdini tam anlatabildiğine inancı olmayan bir adam olarak ve geleceğe dair kaygılarını ufaktan dert edinmiş bir adam olarak “Yanımda olmayan insanlarla SMS ile Whatsapp ile değil de mektuplarla iletişime geçseydim neler olurdu acaba?” merakına sahip olmamdan kaynaklanıyor.

   Bir sonraki başlıkta bir örnekten çoğalttığım mektubun bir örneği olacak ve içerik gündeme dair olacak. Zira bir seçime doğru gidiyoruz ve bu seçim alelade bir seçim olmayacak. Ben düşünen ve elimizin altındaki iletişim yollarının işe yaramazlığına inanan bir birey olarak olabildiğimce tarafsız bir şekilde insanlara bu konudaki düşüncelerimi anlattığım mektupları paylaşacağım. Bu etkinliğin deney tarafından gelen merak ile içime dert olduğu için kağıda döktüğüm, bir karar alınacağı için karar verenlere ulaştırmaya çalıştığım bu metin bir çok soru işareti içeriyor. Umarım bu deneyin gözlemcileri olarak sizlerde bu soruları kendinize sorarsınız.

17 Temmuz 2014 04.22

İlk Mektup




Bu mektubu okuyan sevgili “insan”,
Tanımadığım halde sana mektup yazmamın birkaç nedeni var. İlk ve en önemli nedeni, halisane niyetlerle, anlaşılmak ve anlamak… 
Bilmiyorum en son ne zaman mektup almıştın, ben hiç almadım. Bu yüzden de kendi çapımda bir deney yapmaya karar verdim.  Bu mektubu sadece sana değil ülkenin farklı illerinde, bulunmadığım yerlere, adresleri internet haritalarından rastgele elde etmek suretiyle başka insanlara da gönderdim. Senin iyi bir insan olduğuna inanmak istediğimden çeşitli iletişim bilgilerimi zarfın iç yüzüne yazdım ve bunları benimle iletişime geçmek dışında amaçlarla kullanıp paylaşmayacağına inancım var. Ayrıca bir deney olarak başlattığım bu hareket gözlemlenebilsin diye bir internet sayfasında da sonuçları raporlar ve düzyazılar halinde paylaşıyor olacağım. Tabii ki eğer sen de merak edersen bir parçası olabileceğin bu deneyi adresini yazdığım web sitesinde takip edebilirsin. Mektubumu okuduktan sonra benimle iletişime geçmek için sende bana bir mektup yazar ve “paylaşmanı istemiyorum” demez isen cevap mektubunu da bu sayfaya koyacağım. Bu fikrimden bahsettiğim ve bu mektubun ilk halini okuttuğum insanların çoğunluğunun “yazın çok kötü” demesi ve çoğaltmada ki kolaylık sebebiyle istediğim halde tamamen el ile yazmıyorum ama sana ikinci bir mektup yazmam gerekirse yani iletişimimiz bu şekilde devam ederse kötü yazımla sen de tanışabilirsin.
Benim adım Celal Aşkaroğulları. 23 yaşında bir üniversite öğrencisiyim. Zengin değilim, fakir de.  Memur bir babanın ve memur emeklisi bir annenin çocuğuyum. Herhangi bir partiyle bir bağım yok ama elbette bir dünya görüşüm, “insanca” bir dünya hayalim var. Bu yüzdende endişelerim, derin kaygılarım var.
Beni harekete geçirende bu derin kaygılar oldu. Biliyorsun yakın zamanda geleceğimizi şekillendirecek bir seçim var. Sakın yanlış anlama; partizanlık, fanatiklik, tarafgirlik için yazmıyorum bu satırları. Ben sadece senin tarafından anlaşılmak istiyorum. Doğrusu bu sınırlı satırlarla bu nasıl olacak bilemiyorum.
Hepimiz refah içinde, sağlıklı ve huzurlu yaşamak isteyen insanlarız. Her insan gibi de sevgiyi, şen olmayı, adaleti, üretmeyi, tüketmeyi ve mutlu olmayı hak ediyoruz. Bu dünyanın ziyaretçileri olarak ailelerimize, sevdiklerimize, çeşitli nesnelere sahibiz ve hepimiz insan olarak ayrıma uğramaksızın insanca yaşamayı hak ediyoruz.
Birer birey olarak bize bu konforu sağlaması için soyut bir kavrama, “devlet”e güç kaynağı oluyoruz. Kaynak olduğumuz bu pek çok şeye muktedir güç adalet dağıtmaktan, bize ait olan bir şeyin bizde kalmasından, sağlıklı olmamızdan, haklarımızın korunmasından, temel ihtiyaçlarımızı karşılamaktan; insanca üretmemize ve insanca tüketmemize, refah ve mutluluk içinde doğup, sağlıklı bir ömür geçirip, bu ömürde potansiyellerimize ulaşmamıza ve huzur içinde ölmemize ortam hazırlamaktan da sorumlu. Çünkü “devlet” dediğimiz güç, kendine güç veren insanlar için var bence. Benim bu mektubu sana yollamam gibi sahip olduğumuz cumhuriyette yüzyılların gözünde bir deneydir belki. Bu deney, bu devlet; mükemmel olmayabilir ama yaşayan vatandaşları olarak, hele bu zamanda, onu mükemmelleştirmemiz mümkün. Biliyorsun yakında bir seçim yapacağız. Bu seçimle vatandaşları üzerinde engin kudrete sahip olan bu gücü kimin denetleyeceğine, güvence altına alacağına ve/veya kontrol edeceğine karar vereceğiz. Bu kararımız yaşadığımız ortamı, çevreyi tabii olduğumuz kuralları ve kanunları, üstünde konuşacağımız kavramları, belki de sahip olduğumuz hakları etkileyecek.


Kimseye “Bunu seçme, şunu seç” deme hakkım yok. Sadece seçim yaparken, değerlendirme yaparken bazı soruları kendine sormanı istiyorum. Ben kendime şunları soruyorum:
İnsan, insanlık nedir?
Özgürlük, adalet, eşitlik her insanın hakkı mıdır?
Başının üzerinde bir dam, ayağının tabanında bir katman, ocağında bir aş herkesin hakkı mıdır?
Bilmediğimi bilmek, tanımadığımla tanışmak mı yoksa bana söyleneni sevmek, bana söylenenden nefret etmek mi doğrudur?
“Biz iyi insanlarız” diyebilmek mi yoksa “Ben iyiyim, o kötü, o ondan daha kötü” demek mi hoştur?
Dönüp dolaşıp bir payı bir şekilde bana aktarılacak kaynakları yönetenler bana mı hizmet ediyor kendilerine mi?
Bana imkan sağlayanlar bunu işi olduğu için mi yapıyor, lütuf mu ediyor?
Bir ülkenin tüm vatandaşlarını kastetmek için “kamu” kelimesi kullanılır. Kamu malları ve çıkarları kimseye ait olmadığı gibi her vatandaşa aittir. Beni yönetecek kişi kamu mallarını ve çıkarlarını kutsal görüp korur mu? Yoksa seçilmek ona kamu mallarını kendine ait hissettirir mi?
Seçtiğim insan ne kadar sık “onlar” ve “biz” diyor? Onlar kim? Biz kimiz?
Ben birisine denetlenmeyecek güç mü vermek istiyorum yoksa güçleri düzenleyip ve denetlerken beni koruma yetkisi mi?
Güç sahibi kılacağım kişi kamuya mı sadık olacak yoksa kendine ve “biz” dediklerine mi? “Onlar” dediklerine ne olacak? İnsanca yaşayabilecekler mi? “Biz” kapsamına girenler huzur içinde olacaklar mı? “Biz” içindeki insanlar eşitlik mi yaşayacak yoksa ayrıcalık mı?
Bana verilen haklar korunup gözetilecek mi, genişletilecek mi yoksa yok sayılıp hiç edilip elimden alınacak mı?
Sınırlarımızın dışında barışa ve insanca bir düzene mi katkımız olacak, yoksa bunu yapma vaadiyle ikna edilip, kaos ve karmaşa yayıp, ölüp öldürecek miyim?
….
gibi pek çok sorum var. Senin kendine neleri sorduğunu da okumak isterim doğrusu.
Bana buraya kadar katlandığın için çok teşekkür ederim. Rastgele seçtiğim bu adreste sen vardın ve sana düşüncelerimi anlatma fırsatı elime geçtiği için çok mutluyum. Anlaşılmak kadar anlamakta istiyorum. Bu yüzden göndereceğin bir cevap, öylesine yazacağın bir şey beni çok mutlu edecek. Bu mektubun deney tarafını sende benim kadar merak edersin diye internet sayfasını mümkün olduğunca güncel tutmaya çalışacağım.
                Umarım insanca hayallerin, hayallerinin gerçekleşeceğine inancın, yaşamaya umudun vardır.
                Kendine iyi bak
                                                                                                                                                                                                                                                                                           Celal Aşkaroğulları 




 



17 Temmuz 2014 04.35

15 Temmuz 2014 Salı

21 Mektup

  Tekrar merhaba,

   Anla-şıl-Mek deneyinin bana düşen kısmı sona ermek üzere. Daha önce deneyi, deneyin amacını ve yazdığım mektubun içeriğini paylaşmıştım. Bu başlık altında deneyi gerçekleştirirken neler yaptığımı anlatıyorum.
 
   Öncelikle bu mektupların sayısı ve gidecekleri yerler tamamen rastgele olsun istemedim. Kullanabileceğim veri olarak önce aklıma seçim sonuçları geldi fakat bunun ok siyasi olacağını düşünerek bundan vazgeçtim. Daha sonra daha istatistiki ve tarafsız veri olarak nüfus sayımları geldi. Nüfus Müdürlüğünün sayfasından TÜİK linkine ulaştım fakat 81 ilin nüfusunu kendim çıkarmak yerine illerin plaka sırasıyla nüfuslarının yazıldığı bir tam liste buldum.

   Daha sonra bu listedeki illeri bölgelere ayırdım. Her bölgedeki illeri nüfusuna göre sıraladım. Listenin başına,ortasına ve sonuna karşılık gelen illerden adresler seçmek üzere mektubu yollayacağım illerin listesini oluşturdum. O liste şöyle oldu:
   Bu şehirlerde mektup göndereceğim adresleri tamamen rastgele seçtim. Google Earth aracılığıyla ilçe,mahalle,sokak adı verilerini elde ettim. İnsanların bu program aracılığıyla belli konumlara ilişkilendirdiği fotoğraflar, çatıların sayısı, yerleşkelerin uydu görünümleri bina ve daire numarası uydurmamda dikkate aldığım şeyler oldu. Öyle sanıyorum ki uydurduğum adreslere karşılık gelmeyen bir ev olmayacak.
   
   Daha sonraki işim semtimdeki PTT şubesine gidip posta kutusu kiralamak oldu. Ailemle kaldığım için açık adresimi vermemeyi tercih ettim. Biliyorum ki okuduğunuz mektubun aşırı tepki gösterecek bir tarafı yok. Fakat iyi haber kadar kötü haberlerde duyduğumuz ülkemizde ailemin huzurunu riske etmek istemedim. Posta kutusu kiralamak sandığınız gibi hiç pahalı bi hizmet değil. İkametgah belgesi, kimlik fotokopisi, 10 TL depozito ve yılın kalan altı ayı için 3 TL kira bedeli karşılığında şubedeki posta kutularından birisi bana tahsis edildi ve anahtarı teslim edildi. Gitmişken mektup gönderme ücretlerini sordum. Taahhütlü gönderirsem, yani teslim alınmazsa mektubun iadesini istersem bir mektup için 4 TL civarı vermem gerekecekti fakat bir öğrenci olarak toplamı minimumda tutmak için normal gönderimi tercih edeceğim. Bu da mektup başına 1.25 TL olacak.

   Postanede işim bittikten sonra zarfları aldım. İç yüzlerine iletişim bilgilerimi dışına adres olarak posta kutumu ve uydurduğum alıcı adreslerini yazdım. Şimdi mektuplar gönderilmeye hazır ve mesai saatinin başlamasını bekliyorlar.

   Bu mektupları gönderdikten sonra bu aktivitenin benim üzerine düşen kısmını tamamlamış olacağım. Mektup yazdıktan sonra başlayan bekleyiş ve merak başlamış olacak. Bu hisleri sizlerle de paylaştığım için mutluyum. Ben bu merakın tadını memleketimde çıkarıyor olacağım. Bu noktadan sonraki gelişmeler kesinlikle buradan bildirilecek ama bir sonraki gönderim muhtemelen bayramdan sonra olacak.
   
   O yüzden hepinize şimdiden iyi bayramlar diliyorum. Görüşmek üzere...


18 Temmuz 2014 01.36